Ve işte Sasanna Tasarımcıları olarak en sevdiğimiz mevsimlerden biri geldi, “Sonbahar” . İlkbaharda nasıl doğanın uyanışına selam duruşu yapıyorsak sonbaharda da doğanın soğuk günlere hazırlanışını hayranlıkla izliyoruz. Toprağın nemli kokusu, düşen rengarenk yaprakların hışırtısı, solmaya başlayan güneş ve veda edermişçesine üstümüze çöken hüzün.
Bu ayın konusunda sizinle en güzel sonbahar rotalarından birini paylaşmak istedik.
“Bolu Yedigöller ve Gölcük”
Amacımız “Tasarım Doğada” serimiz için ilham almak, malzeme toplamaktı elbette. Ama Bolu’nun meşhur yemeklerini de atlamadık tabi. Bizi bilen bilir, lezzete düşkünüz, boş mideyle çalışamayız
Önce lezzet önerilerimiz gelsin o halde:
Mercan-i Restoran: Bolu merkezde, 1880 yılından kalma ahşap bir konak. Yemekler gerçekten çok lezzetliydi, yöresel tereyağı, bulgur, patates ile hazırlanan garnitürlerle zengin ve doyurucuydu. Bolu’nun yemek konusundaki ününü bir kez daha test ettik ve hayran kaldık.
İmren Şekerleme: Hülya’nın annesi Bolu’lu. Çocukken tüm ortası delik kuruşlar burası için birikirmiş. Fındık şekeri, lokum, çikolata ve dağ çileği reçeli tavsiyemiz. Kokusunu sevenler için söyleyelim, kolonyası da meşhur.
Bolçi Çikolata: Hep tatlı mı yediniz diyeceksiniz: EVET. Elif’i tanıyan bilir, kendisi çikolata canavarıdır.
Bu kadar yemeği tabi ki temiz havada yürüyüş ile yakarız. Köroğlu gibi vurduk kendimiz dağlara.
Her ağacın gövdesine baktık, ilginç bir doku bulur muyuz diye. Yaprakları topladık, şekillerini, damarlarını, renklerini inceledik. Mantar avı yaptık. Böceklerin telaşını, rüzgarın sesini dinledik, suya yansıyan dağları seyrettik, bin bir kokuyla birleşen havayı içimize çektik.
Ve dedik ki hazırız. Onlar kış uykusuna biz çalışmaya.
O güzellikten sonra şehre dönüşte bizi tek motive eden şey ise yeni tarımlarımız. Ve bir de aldığımız şekerler….